REDDİ MİRAS DAVASI

  1. Miras

            TMK. md. 599’a göre miras, miras bırakanın ölümü ile mirasçılara derhal ve kanunen geçer. Mirasçıların borç ve alacaklardan sorumlu olması için herhangi bir irade beyanında bulunmasına gerek yoktur. Yasal veya atanmış mirasçılar, miras bırakanın ölümünden sonra miras bırakanın pasif ve aktif tüm malvarlığından sorumlu olmaktadırlar.

           Borç ve alacakların bulunduğu malvarlığının tümüne tereke denmektedir. Bu tereke mirasçılara bütünüyle intikal etmektedir. Malvarlığını kabul eden mirasçılar, miras bırakanın borçlarını da kabul etmiş sayılmakta; mirası kabul eden mirasçılar, borç ve alacaklara karşı artık kişisel mal varlıkları ile de sorumlu olmaktadır.

            Miras bırakanın terekesi, bazı durumlarda borçları karşılayamamaktadır. Yasal ve atanmış mirasçılar da bu borçları kişisel malvarlıkları aracılığı ile ödemekten kaçınmaktadırlar. Bunun haricinde de mirasçılar tercih olarak mirastan hak talep etmek istemeyebilirler. Bu durumlarda mirasçılar için mirasın reddi söz konusu olmaktadır.

            Mirasın reddi iki hâlde gerçekleşebilir:

  • Mirasın Gerçek Reddi
  • Mirasın Hükmen Reddi
  1. Mirasın Gerçek Reddi

TMK. md. 609’a göre ayırt etme gücüne sahip ve ergin olan mirasçıların yazılı veya sözlü olarak mirası reddettikleri yönündeki kayıtsız ve şartsız beyanlarını miras bırakanın son yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesine bildirmeleri ile mirası reddedebilmektedirler. Bu haklarını kullanabilmeleri için miras bırakanın ölümünün gerçekleşmesi ve mirasın intikal etmiş olması gerekmektedir. Bu ret beyanı herhangi bir şekil şartına tabi değildir. Mirasçılar tarafından yazılı veya sözlü olarak mahkemeye bildirilmesi yeterlidir.

Mirasın reddi beyanı, özel düzenlenmiş vekaletname ile vekil tarafından da yapılabilmektedir. Genel vekaletname ile mirasın reddedilmesi mümkün değildir. Vekil tarafından takip edilecek mirasın reddi davasında da mirasın reddi herhangi bir şarta bağlanamamaktadır. Miras bırakanın borcu yoksa mirası kabul ediyorum, borcu varsa reddediyorum gibi bir beyan ile mirasın reddi yapılamayacaktır. Bunun istisnası TMK. md. 614’te düzenlenen sonradan gelen mirasçı lehine mirasın reddidir. Bu maddeye göre mirası reddeden mirasçılar kendilerinden sonra gelen mirasçıların, mirasın resmi tasfiyesinden önce, mirası kabul veya redde davet edilmelerini talep edebilmektedirler. Bunun üzerine reddetme hakkı o mirasçılara tebliğ edilmekte ve mirasçılar bir ay içinde mirası kabul etmezse miras onlar tarafından da reddedilmiş sayılarak TMK m.614’e göre miras, iflas hükümlerine göre tasfiye edilebilmektedir.

Mirasın Gerçek Reddi Süresi

            Mirasın reddi için kanunda üç aylık hak düşürücü süre öngörülmüştür. Buna göre miras bırakanın ölümünden veya mirasçının mirasçı olduğunu öğrenmesinden itibaren üç aylık süre içinde mirasın reddi talebinde bulunması gerekmektedir. Bu ret talebi Sulh Hakiminin taktir yetkisi olmadan tescil edilir.

            TMK. md. 606’ ya göre miras, üç ay içinde reddedilebilir. Bu süre yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendiklerini ispat etmedikçe miras bırakanın ölümünden itibaren, atanmış mirasçılar için tasarrufun kendilerine resmen bildirildiği tarihte işlemeye başlar. Bu süre içinde reddedilmeyen miras iktisap edilmiş olur.

TMK. md. 610’a göre yasal süresi içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız, şartsız kazanmış olur. Bu süre dolmadan mirasçı olarak tereke işlerine karışan, olağan yönetim dışındaki tereke işlerini yürüten ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine mal eden mirasçı artık mirası reddedemez.

Reddi miras hakkının düştüğü hâller:

  • Üç aylık ret süresinin dolması (TMK md. 606)
  • Feragat sebebiyle ret hakkının düşmesi
  • Mirasçının terekeye ait bir malı kendisine mal etmesi veya gizlemesi nedeni ile ret hakkının düşmesi
  • Tereke işlerine karışması nedeni ile ret hakkının düşmesi (mirasçı tarafından veraset ilamı alınması tereke işlerine karışıldığını veya mirasın örtülü şekilde kabul edildiğini göstermemektedir.)

Mirasın Gerçek Reddinde Görevli ve Yetkili Mahkeme

            TMK’nın 609. maddesinde düzenlenen hükme göre ‘’Mirasın reddi, mirasçılar tarafından sulh mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla yapılır. Hâkimi, sözlü veya yazılı ret beyanını bir tutanakla tespit eder.’’

            Mirasın gerçek reddi davasında yetkili mahkeme  miras bırakanın son yerleşim yeri mahkemesidir. Mirasın gerçek reddi davası, miras bırakanın son yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Mahkemelerinde görülmekte olan çekişmesiz yargı işine dahil bir davadır.

  1. Mirasın Hükmen Reddi

TMK. md. 605 mirasın hükmen reddini düzenlemektedir. Buna göre miras bırakanın ölüm tarihinde ödemeden aczi açıkça belli ve resmen tespit edilmişse miras reddedilmiş sayılmaktadır. Bu tespit mirasçılar tarafından Asliye Hukuk Mahkemelerinde açılacak olan dava ile yapılabilmektedir. Mirasın gerçek reddinde davalı hasımsız iken hükmen reddinde davanın alacaklılara karşı açılması gerekmektedir.

Her ne kadar hükmi ret için mirasçıların irade bayanında bulunmalarına gerek kalmasa da ileride doğacak uyuşmazlıklar için bu tespitin yapılması önemlidir. Zirâ mirasın gerçek reddinin yapılamadığı, sürenin kaçırıldığı durumlarda miras bırakanın ödeme aczi açıkça belliyse alacaklılar, alacak taleplerini mirasçılara yöneltmeye devam edebilecekler, alacaklarını tahsil edebilmek için alacak davası açabilecek veya icra takibi başlatabileceklerdir. Bu tür işlemlere karşı alacaklılara sunulması açısından mirasın hükmen reddi davasının kararı büyük kolaylık sağlayacaktır.

Mirasın Hükmen Reddinde Görevli ve Yetkili Mahkeme

Alacaklılar tarafından mirasçılara karşı tereke borcundan dolayı açılacak takiplerde hükmi reddin ileri sürülmesi ve devamında hükmi reddin tespiti hususunda açılacak davalarda görevli ve yetkili mahkeme HMK’nın ilgili maddelerinde belirlenmiştir. Buna göre Yetkili Mahkeme takipte bulunan davalı tereke alacaklısının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Görevli Mahkeme ise Asliye Hukuk Mahkemesidir.

Mirasın Tüm Mirasçılar Tarafından Reddedilmesi

            TMK. md. 612/1’e göre en yakın mirasçıların tamamı mirası reddederse tereke Sulh Hukuk Mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilir. Miras, mirası reddedenin yerini alan mirasçılara geçmez. Yine aynı maddeye göre “En yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan mirasın sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edileceğini, tasfiye sonunda arta kalan bir değer varsa bunun mirasını reddetmemişler gibi hak sahiplerine verileceğini” öngörmektedir.

Mirasçılardan Birinin veya Bir Kısmının Mirası Reddetmesi

            Mirasın yasal mirasçılardan biri tarafından reddedilmesi hâlinde mirasçının payı murisin ölüm anında kendisi sağ değilmiş gibi değerlendirilmekte ve miras hükümlerine uygun olarak diğer mirasçılara intikal etmektedir. Atanmış mirasçıların mirası reddetmesi durumunda ise miras bırakanın son arzusuna uygun olacak şekilde miras, yasal mirasçılara geçmektedir.

Reddi Mirasın Hukuki Sonuçları

            TMK. md. 611’e göre mirasın reddi ile mirasçılık sıfatı miras bırakanın ölüm anından itibaren sona erer.

Miras, mirası reddetmiş olan mirasçı miras bırakandan önce ölmüş gibi paylaştırılır. Mirası reddedenin altsoyu varsa miras payı onlara geçer, yoksa bu durumda onunla aynı zümrede mirasçı olanların miras payı artar.

Mirasın reddi davasında avukata verilecek olan vekaletnamede bu davaya ilişkin olarak özel yetki verilmesi gerektiğine ilişkin karar:

 

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/14656 E., 2020/4816 K.

Dava, terekenin borca batık olduğunun tespiti hukuksal nedenine dayalı olarak TMK’nun 605/2. maddesi gereğince açılan mirasın hükmen reddi davasıdır. TMK’nın velayet, vesayet ve miras hükümlerinin uygulanmasına ilişkin Tüzüğün 39/2. fıkrası gereğince mirasın reddi yetkisini içeren özel vekaletname sunulması zorunludur.

Somut olayda ise, davacılar vekilinin vekaletnamesinde mirasın reddi yetkisinin bulunmadığı anlaşıldığından bu yetkiyi içeren özel vekaletnamenin temin edilerek Dairemize gönderilmesi için dosyanın MAHALLİNE İADESİNE, 10.09.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.”

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2017/4915 E., 2018/1179 K. sayılı kararı

Yasal koşulların gerçekleşmesi halinde mirasçılar Türk Medeni Kanununun 605/1 maddesine dayalı dava açabilecekleri gibi, Türk Medeni Kanununun 605/2 maddesine dayalı dava da açabilirler.

Gerçek ret, mirasçıların sulh mahkemesine sözlü veya yazılı beyanı ile yapılır. (TMK m. 609) Yasal mirasçıların murisin ölüm tarihinden itibaren üç ay içinde mirası reddetmeleri gerekir. Bu süre hak düşürücü nitelikte olup mahkemece re’sen dikkate alınması gerekir. Böyle bir davada sulh hukuk mahkemesi hakiminin görevi reddin süresinde olup olmadığı ve ret edenin mirasçılık sıfatı bulunup bulunmadığını incelemek, süre koşulu ile mirasçılık sıfatının gerçekleşmesi halinde ise, Türk Medeni Kanununun 609. maddesi uyarınca ret beyanını tespit ve tescil etmekten ibarettir.

Mirasın kayıtsız ve şartsız reddine ilişkin beyan sulh hukuk mahkemesine ulaştıktan sonra bu beyandan tek taraflı olarak dönülemez. Mirasın gerçek reddi beyanı mahkemeye ulaştıktan sonra ret beyanından, ancak mirasçıların tamamının muvafakatiyle veya açılacak olan reddin iptali davasının kabulü halinde dönülebilir.

Somut olayda, mirasçılar …, …, …, …, … ve … tarafından … Sulh Hukuk Mahkemesi 13.03.2008 tarih ve 2008/194-143 E.K. sayılı dosyada yapılan beyanla mirasın gerçek reddinin hukuki sonuçları doğmuştur. Mirasın reddin iptali ancak diğer tüm mirasçıların muvafakatleri ile mümkündür. Davacılar tarafından iradelerinin fesada uğratılması sonucu mirasın reddedildiği iddia edilmiş ise de; davalı …’ın hileli davranışlarla davacıların mirası reddetmelerine neden olduğu, mahkemece dinlenen tanık beyanları ile net ve kesin olarak kanıtlanmış olduğu söylenemez. Mirasçılardan … mirasın reddin iptalini kabul etmediğinden tüm mirasçıların mirasın reddinin iptalini kabul ettiği söylenemez. Bu durumda davanın reddi gerekirken kabule karar verilmesi doğru değildir. Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir.

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir